İklim Değişikliği ile mücadele ve Çok Taraflılık
Azem Yıldırım, EDAM Araştırmacı
Doç. Dr. Çiğdem Üstün, EDAM Genel Sekreteri
Çok taraflı uluslararası örgütler, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası müesses nizamın temel taşlarından olmuşlardır. Liberal değerlerin yayılması, demokratik pratiklerin uygulama alanlarının genişlemesi, barışın inşası ve sürdürülebilirliği için uluslararası örgütlere katılımın öneminin altı hep çizilmiştir. Bu çerçevede ülkelerin sosyal, siyasi ve ekonomik meselelerde çok taraflı mekanizmalar altında işbirliklerini artırmaları teşvik edilmiştir. Bu mekanizmaların karar alma süreçleri, devletlerin oy verme pratikleri gibi birçok sebeple eleştirelere maruz kalsa da çok taraflı örgütler, uluslararası siyasetin itici gücü olmaya devam etmişlerdir.
İklim değişikliği ile mücadele ve çevre politikaları ise doğası gereği ikili veya tek taraflı politikalar ile yürütülmesi mümkün olmayan politikalardır. Küresel çerçevede bütüncül bir yaklaşım gerektiren iklim değişikliği ile mücadele ve çevrenin korunması, özellikle son yıllarda pandeminin etkisi ile dünya genelinde ve Türkiye’de kamuoyları tarafından da daha fazla ilgi gösterilen konular haline gelmiştir.
Bu raporda İstanbul Ekonomi Araştırma ve EDAM tarafından 2021 yılında yapılan kamuoyu araştırması ve uzman çalıştayları ışığında Türkiye’nin konumu, kamuoyunun iklim değişikliği, çevrenin korunması ve bu çerçevede çok taraflı kurumlara bakışı detaylı olarak incelenmektedir. Kamuoyu araştırması Ekim-Kasım aylarında 12 ilde 1500 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda 2021 yılı sonuçları aynı yöntemle, bilgisayar destekli telefon görüşmesi (CATI) ile, 2018 yılında 12 ilde 1500 kişiyle yapılan araştırma sonuçları ile karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır. Raporda Türkiye ve iklim değişikliği ile mücadelede çok taraflılığın geleceği, çok taraflı örgütlerin demokratikleşmeye etkilerinin artırılması ve iklim değişikliğinin güvenlikleştirilmesi ve çok taraflılık tartışmaları çerçevesinde politika önerileri de sunulmaktadır.
Çok Taraflı Kuruluşlar ve İklim Değişikliği
Mevcut uluslararası iklim politikaları, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) dayanmaktadır. UNFCCC ile başlayan çok taraflı iklim antlaşmaları sürecinin en son bileşeni Paris Anlaşması’dır. 2015 yılında imzalanan bu Anlaşma, gönüllü “ulusal olarak belirlenmiş katkılar” için “şeffaf inceleme için bağlayıcı bir süreç” getirerek, etkisiz görülen Kopenhag Anlaşması’nın yarattığı siyasi çıkmazı çözmeyi amaçlamaktadır1. Ana hedefi, “gelişmekte olan ülkelere aşırı yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma hakkını tanırken, uzun vadede ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 2 °C’nin olabildiğince altında tutmak” olarak belirlenmiştir.2 Ayrıca, Paris Anlaşması, UNFCCC’nin ‘Ortak fakat Farklılaştırılmış Sorumluluklar ve İlgili Kabiliyetler (CBDR-RC)’ ilkesini de devam ettirmektedir. Bu ilke, iklim korumasının eşitlik temelinde sürdürülmesi gerektiğini yani gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğine karşı mücadeleye öncülük etmesi gerektiğini belirtir. Ek olarak, Paris Anlaşması gelişmekte
Paris Anlaşması gelişmekte olan ülkelerin farklılaştırılmış sorumluluklarını net bir şekilde kabul etmektedir. Ancak gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarında beklenen artış, farklılaşmış sorumluluklar ilkesinin nasıl işleyeceğini belirsiz kılmaktadır. Ayrıca, tüm ülkelerin ulusal olarak belirlenen katkı paylarını açıklamaları gerekmesine rağmen, emisyon azaltımlarının gönüllülük esasına dayanması anlaşmayı zayıflatmaktadır. Bununla birlikte, anlaşmanın doğası gereği bağlayıcı olmayışı, bazı gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğini önleme ve etkilerini azaltma çabalarında gelişmekte olan ülkelere yardım etmesini engellememektedir. Fonlarının %90’ı 15 gelişmiş ülkeden gelen BM Çevre Programı’nın (UNEP) Çevre Fonu bu amaca hizmet eden mecralar arasında sayılabilir.4 Diğer bir örnek de yine büyük ölçüde gelişmiş ülkeler tarafından finanse edilen ve UNFCCC bünyesinde yer alan Yeşil İklim Fonu’dur (GCF). İlginç olan ek bir örnek ise Amazon Fonu’dur. Çoğunlukla Norveç hükümeti tarafından finanse edilen bu fon, Brezilya’nın Amazon yağmur ormanlarından ekonomik olarak yararlanmamanın fırsat maliyetini telafi etmeyi amaçlamaktadır. Ancak, tüm bu girişimlerde belirli sorunlarla karşılaşmak mümkündür. İlk olarak, aynı amaca sahip birden fazla bağımsız fonun varlığı verimsizliğe neden olmaktadır. OECD, 2014 yılında iklim finansmanının 62 milyar dolara ulaştığını tahmin ederken, Hindistan hükümeti yaptırdığı araştırmalar ışığında bu miktarın sadece %4’ünün gelişmekte olan ülkelere ulaştığını belirtmiştir. 5Ayrıca, UNFCCC ve müteakip antlaşmalar gönüllü katkılara dayandığından bu fonlar verimliliklerinden bağımsız olarak gelişmiş ülkelerin farklılaştırılmış yükümlülüklerini yerine getirdiklerini iddia etmelerine olanak tanır. Örneğin, Norveç ve Alman hükümetleri 2018’de Amazon Fonu’na 70 milyon ABD doları aktarmalarına rağmen Amazon’daki orman tahribinde önemli bir düşüş eğilimi gözlenmemiştir…